Sicti Cafer bez getir bezzzzz! (Emlak dertleri mevzusu vol:13)


Sican Cafer ile satrancin ne alakası var? Hepsinin cevabi bu yazıda...

 

Isler istediğin gibi gitmedi mi? Kafandaki en kotu senaryonun bile cok pembe kaldigini mi farkettin? Yarin ne olacagina dair en ufacik bir fikrin dahi yok mu? Aramiza hos geldin sayin okur… 

 

Boku nazara atip “kem gozler yine yapacagini yapti” diyerek isin icinden siyrilsak mi, yoksa Merkur retrosuna mi sucu yiksak bilemedik ve 100 kisiye sorduk. Nedir bu mahkus kaderimizin sebebi? 97 numarali seyirciden cok bilimsel bir yorum geldi; “birakin artik su magdur psikolojisini canim, hic bir seyin kotu gittigi yok”, 3 numarali seyircimiz ise ankete katilip katilmamakta kararsiz oldugunu, yanina yanasan masum gencin “abla bisi de gozunu seveyim aksama kadar 100 kisi toplayamazsam 35 bucuk TL lik mini servet degerindeki yevmiyemi patron 20 TL’ye dusurecek” diyerekten yaptigi psikolojik baski sonrasinda bir cevap vermek zorunda kaldigini beyan etti. Ama o da sonunda sucu kadina patlatti “Ay o zaman soyle diyelim bence, soz konusu sahis bekar oldugu icin butun bunlar basina gelmis. Evlenseydiiiii hic bir derdi kalmazdi. Kadin kisminin ev tutmakti, esya tasitmakti ne isi olur canim, evin erkegi yapar bunlari” Neyse isminin gizli kalmasi konusunda israrci olan 48 numara ise, “ulan o emlakci bana denk gelecekti, oyle bir dize getirirdim ki, sonunda evi belese kiralatirdi” diyerektennnn agir abiligin onemli olduguna, nezaketin bu devirde gavur parasiyla 5 para etmemesinin yani sira insana enayi damgasi yapistirdigina vurgu yapti.  13 numarali katilimci, akademisyen kisiligine uygun olarak, muhim olan emlak pisasanindaki talebin arzdan ne olcude yuksek oldugunu anlayabilmekte. Emlak sayisini minimum maliyet ile arttirirsak en azindan barinma temelli mutsuzlugun onune geceriz dedi. E guzel kardesim barinma temelli mutsuzlugu cozdun de ne oldu. Bu haykirisimi duymus olacak ki 22 numarali bickin delikanli siranin gerisinden bagirdi. Ooo yazar abla burada “dag bir degil ki delemeyiz sevgilim” diyor. Simdi kendisine kizsam mi, agzin bal yesin mi desem bilemedim. Hakikaten de dag bir tanecik degildi. Hadi bunu gecelim gerisi duzluk diycez, mantar gibi dert bitmis, hopla zipla, onu gec bunu gec, en son dragona gelicem prensesi kurtaricam diyorsun da bitmiyo Allah bitmiyo. 

 

Eee nerde bu prensesss… Neyse simdi nerden cikti diyeceksiniz biliyorum ama unlu bir Turk dusunuru olan Okan Bayulgen’in cok yerinde bir sozu aklima geliyor “What is Matrix ulannnn????”. Hakikaten Matrix neydi?.... Matrix emekti!... Sonunda bir bok olmayacak olsa dahi, elinden geleni yapmakti. Gerisini evrene birakmak, iyi olumlamalarda bulunmakti… Kendini enayi yerine koymamaya calisarak, guzel olanin, iyi olanı disarida kiymet gormesede iceride biricik, yegane bir ugur bocegi gibi korumakti… Gelicegin guzel olacagina dair sicak umutlari minik kanatlarina kirmizi yuvarlak govdesine yukleyip bir an icin “ben, benim mutlu olabilme ihtimalimi sevdim” diyebilmekti…

 

Yazar bir noktada diger katilimcilarla konusmaktan vazgecip icine donmustu… Ulan dedi, disarisi gri, boz, hatta karanlik, insanlar kaybetmemeleri gereken en onemli seyi kaybetmis ‘insanliklarini'. Onlar bunun farkina varmayip uzulmuyorlarsa biz (icine bir ugur bocegi sigdiracak kadar iyi olmaya, iyilige  dair umudu kalmis insanlar) bir kac buyuk sorun daha yasariz, sinir krizlerimiz olur (ama hepsi icimizde), her seyin ters gittigini dusunduguz anlar, gunler, haftalar olur ve gercekten de her sey kotu gitmektedir, ama gecer. Yazar muhedis oldugu icin, en cok sevgidi benzetmeyi bir kez daha yapacaktir hazir olunuz. 

 

Hayat sinusoidaldir arkadaslar, cikislari sonsuza vurmadigi gibi, inisleri de bir noktada biter ve sonra dunde kalir….

 

 

Sevgili yazar, bu onemli toplumsal mesaji da icinde tutamayip yazidigina gore bir sonraki yaziya kadar, ankete katilan yuz kisiyi de alip tavla oynamaya gitmeye karar verir. Elalemin Queen's Gambit'i varsa bizim de dubaralarimiz, duseslerimiz,  cihar-ü se’lerimiz vardir. Tavla da herkes “pul”dur neticede, muhim olan oyundur, oynamaktir…


Dip not: Yazar gaza gelerek su aciklamayi yaptı "Oyniycam lan, cikmiyorum oyundan sıkıyosa koyun o tavlayı kolumun altına da goreyim..."

 

 

 

Yorumlar

  1. Öncelikle kendi hikayeni böylesi betimlemelerle bezeyerek, ve tüm akışı bu kadar akıcı bir dille ve aynı zamanda o kadar çok şey anlatıp bu kısalıkta ifade edebilme yeteneğinden ötürü tebrik ederim sevgili yazar Vita-Mine! An itibarı ile sıkı bir okuyucu kazanmış durumdasın!

    Hikayedeki karakter seçimleri ve kendini de bu örgüde etkin biçimde konuşlandırman, durum değerlendirmeleri ve çıkarımlar yapman, ve hepsinden önemlisi anlatmak istediklerini okuyucunun kafasında akan bir film şeridi tadında hissettirmen çok etkileyici doğrusu. Öyle ki, insanın burnuna sinema salonlarındaki mısırın kokusunu getirecek derecede sinematografik bir anlatım oldu okurken bana geçen. Elime sprey boya alıp köşedeki evin duvarına "Lanet olsun bağzı şeyler" yazma isteği doğdu içimde zaman zaman.

    Hikayeyi tavla metaforuna bağlayıp, kötü gelen bir kaç el zardan sonra pes etmeyip, asıl mühim olanın olanın vazgeçmemek olduğunu vurguladığında istemsizce "işte bu!" dedirtecek kadar içinde buldum kendimi hikayede.

    Ayrıca, belki de biraz şımarık okuyucu edasıyla, "tavla~pul" göndermelerinden kendi çıkarımımı yapıp tavlanın diğer yüzünün de satranç tahtası olduğunu, ve "biz koyun değiliz, çoban matı yapmayı da biliriz gerektiğinde!" dediğini canlandırdım gözümde yazının samimi diline sığınarak.

    Lütfen daha çok yaz, daha çok paylaş!

    Sevgiler,
    Zafer



    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar